İnsan, parçası olduğu doğaya hükmeden bir noktaya gözünü dikmiş durumda. Kâr, rant, alan kazanma, büyüme ve benzeri hırslar ile ekosisteme sürekli zarar veriyor; bunu artık kendisi de biliyor; gel gör ki önünü alamadığı kuvvetlere çoktandır o da söz dinletemiyor. Toprakta, tohumda, hayvanda olsun, suda, havada, gübrede olsun, “geleneksel doğal” seçilim yerini kalkınmacı yapay seçilime, doğayla türetici etkileşim yerini endüstriyel tüketiciye ve nihayetinde yaşayan doğal hâl yerini planlı, mekanik bir üretim prosedürüne her gün artan bir hızla terk etmekte.

Doğal Kaynak değil Doğal Varlık
Doğayı ve tüm alt unsurlarını bir varlık olarak tanımak esastır oysa. Buna karşın faydayı esas alan bakış onu sadece kaynak olarak görme arzusunda. Dolayısıyla çeşitliliğine ve döngülerine bakılmaksızın, bilinçsiz bir şekilde getirisinden başka bir görmeyen bu tanımlama, yalnızca verdiği zararla kalmamakta aynı zamanda insan varoluşuna, ruhsal ve bedensel çıkmazlarının zeminini ve sürekliliğini sunmaktadır. Gerçek şu ki bu düşük dozda fakat sistemli bir eziyettir ama gene de çıkmazları yaşam diye yaşamayı ufak ufak aşmaya başladık, nihayet onu tariflemeye koyulduk ve bunda enikonu yol aldık, almaktayız her gün.

Artık daha kalabalığız ve biliyoruz; endüstriyel, tek tip ve “output” odaklı doğa ve doğal çevre rejimine mahkum değiliz. Nenelerimizin tohum sandıklarından, ilaç şerbetlerinden, ahırdan, ağıldan, gübreden, serbestçe dolaşan hayvanlardan, toprağın kendisinden, rüzgardan, yağmurdan ve her öğrendiğimizi bir başkasına öğretirken korkmadan birbirimiz için bağını çözdüğümüz bilgi çıkınlarından öğreniyoruz yeniden. Dört bir yanda, kentte ya da kırda, fikren ve fiziken alternatif ekolojik tarım düşlerini hayata geçiriyoruz. Ama en önemlisi hem ülkede hem dünyada kim varsa bu alanda üreten, yaratan herkesle buluşuyoruz, büyüyoruz. Çünkü dünyamızda bir ses dolaşıyor, duyuyoruz; bütün hepsinin arkasında, en derinde, şimdilik cılız ama kararlı bir ses: Dünya Yaşasın!

İşte bu sesle kurduk Dünya Yaşasın’ı.. Ve Dünya Yaşasın’cılar olarak onun peşindeyiz. Yükseltmek ve endüstriyel olanın karşısına doğada, tarlada, bahçede, evde ve kültürde bu sesi var etmek de meramımız.